Hiçbir zaman anlamadı insanoğlu kimin şiiri? Dünya birine kalacak olsaydı Süleymana kalırdı!

13.07.2022
Hiçbir zaman anlamadı insanoğlu kimin şiiri? Dünya birine kalacak olsaydı Süleymana kalırdı!

Hiçbir zaman anlamadı insanoğlu! Hiçbir zaman anlamadı insanoğlu kimin şiiri? hiçbir zaman anlamadı insanoğlu dünya birine kalacak olsaydı Süleymana kalırdı!

Soruları Arama motorlarında ve netbilge adresinde merak ile araştırılmaya devam ediyor. Bizlerde (netbilge.com) sizin için Hiçbir zaman anlamadı insanoğlu kimin şiiri? Dünya birine kalacak olsaydı Süleymana kalırdı! sorularının yanıtlarını araştırıp derledik, buyurun Net Bilge bilgiler sizlerle.

Haluk Bilginer’in ‘Baba’ dizisinde okuduğu “Hiçbir Zaman Anlamadı İnsanoğlu,” adlı şiir yazarımız İlhan Dilek’in “Usta Bizim Hayalleri Siyah Poşete Koy” adlı kitabından alınmıştır.

Hiçbir zaman anlamadı insanoğlu! Hiçbir zaman anlamadı insanoğlu kimin şiiri? hiçbir zaman anlamadı insanoğlu dünya birine kalacak olsaydı Süleymana kalırdı!

Hiçbir zaman anlamadı insanoğlu.
Dünya birine kalacak olsaydı Süleyman’a kalırdı.
Ölüm satın alınsaydı Nemrut tutar alırdı.
Çıkmadık canlara derman olurdu, Lokman Hekim ölmedi mi?

Bu yüzden hiç korkmadık biz, umudumuz hep Allah’tandı.

Sizler için bizlerde en net bilginin adresi, Net Bilge olarak Hiçbir zaman anlamadı insanoğlu kimin şiiri? Dünya birine kalacak olsaydı Süleymana kalırdı! sorularını yanıtlamaya çalıştık. Bizi takip etmeye devam ediniz.

Allah’a Meydan Okuyan Nemrut Hikayesi

Bir zamanlar Şanlıurfa da yaşayan Nemrut, Sümer Kralı ve Hz. Nuh un torunudur. Tanıklara göre hünerli bir kişi ve kuvvetli bir avcıdır. İslamiyet’e göre Nemrut Hz. İbrahim’i ateşe attıran, zalim bir kraldır. Nemrut doğmadan evvel babası, Kenan Bin kuş Rüyasında, doğacak bir erkeğin tahtını alıp kendisini öldüreceğini görür. Krallıktaki bütün çocukların öldürtme emrini verir. Nemrut doğunca ise, onu bir takım kişiler korumak için ırmağa bırakır. Bir dişi kaplan tarafından bulunarak büyütülür.

Gençliğinin ilk senelerinde, kurduğu çeteyi geliştirir. Böylece geçen sürede,  Kral olduğunu bilmediği babasını öldürüp tahta geçer! Ülkeye el koyar.

İblislerden büyücülüğü öğrenir. Nemrut yıldızlardan,  bir Peygamber doğacağını öğrendiğinde, ülkedeki bütün erkek çocukların öldürülmesini emreder. Hz. İbrahim doğduğunda, gizlice bir mağaraya saklanır. Büyüdükten sonra ise yurduna döner. Babası Azer tarafından Nemrut’a takdim edilir. Babil Kralı Nemrut çok acımasız biriydi. Halk Nemrutun korkusundan,  Hz. İbrahim Peygamberin Hak çağrısına, cevapsız kalıyordu.

Günlerden bir gün Hz İbrahim Nemrut’a gider. Onu dine çağırır. Nemrut ülkesindeki tek Tanrının kendisi olduğunu söyler. Allaha bir nevi meydan okumaya başlar. Hz. İbrahim e de inanmaz.

Bunun üzerine Hz. İbrahim, Rabbinin ölüyü dirilteceğini söyler. Nemrut ölüm cezasına tutulmuş, iki mahkum çağırır. Birisini orada öldürür. Diğer esiri serbest bırakır. Kendisinin, ölümü ve yaşamı belirleyeceğini söyler. Hz İbrahim Rabbinin Güneşi doğudan doğurup, batıdan batırdığını söyler. Nemrut’a eğer Tanrıysan, bunun aksini yapmasını söyler. Nemrut yapamaz. Sinirlenir ama davete icap etmez.

Hz. İbrahim’in yaşadığı yerde, zamanında halk putlara tapıyordu. Hz. İbrahim’in tekrar eden davet, üzerine, Nemrut Hz. İbrahim’in ateşte yakılmasını emreder. Sonra Nemrut’un emri ile yüksek bir yer yapıldı. Biraz vakit geçtikten sonra, ateş için odun yakıldı. Odunları taşıyan develer, Hz. İbrahim’imi yakmak için götürüldüklerini bildikleri için yere düşürürdüler. Bundan dolayı İbrahim onlara hayır duası ederdi. Katırlar hırsla ve gönülden odun taşımışlardır.

Bu yüzden Hz. İbrahim Katırlara lanet etti. Bu odunlar yaklaşık bir yıl taşındı.  İbrahim’in ateşe atılmasının, bütün ülkede bilinmesi ve halkın orada hazır bulunulması için iş uzatıldı. Beli bükülmüş ihtiyarlar ve hastalar sürüne, sürüne giderler. Dağdan sırtlarında birer, ikişer odun getirirlerdi. Bu yolda bir yıl boyunca odunlar, bir dağ gibi yığıldı.

Sonra odunlar ateşe verildi. Öyle bir ateş yandı ki, alevler gökyüzüne kavuştu. Daha sonra İbrahim’imi zincirler ile bağlı halde ateşe atmaya getirdiler.

Nemrut halkı onu görünce sevindiler. Sevenler ise gizlice ağladılar. Allaha yalvarırlardı. İbrahim’in ateşe atılmasına gelince, sıcaklıktan dolayı kimse yanaşamadı. Ne kadar çalışsalar da onu ateşe atamadılar. Aciz kaldılar. Şeytan İbrahim’in ateşe atılamadığını görünce, önemli bir kimsenin kılığına büründü. Önemli bir insan havasında, Nemrut’un karşısına geçti.

İşittim ki şu büyücü kimseyi, ateşe atmamışsınız. Sana ateşe atmayı göstermeye geldim dedi. Nemrut, yöntemin nedir göster dedi. Şeytan, onu mancınıklar ile atın diyerek ona mancınığın yapılmasını öğretti. Mancınık yapılınca, Nemrut emretti ve İbrahim’imi mancınığa koydular. Attılar! Fakat yine olmadı aciz kaldılar. Şeytan tekrar ortaya atıldı, bir kız kardeş ve erkek kardeş, burada çiftleştirilmeli ki onu ateşe atabilesiniz. Nemrut dediğini yaptı ve iki kardeşi açıkta çiftleştirdi. Mancınığa konuldu ve ateşe fırlatıldı. İbrahim ateşe doğru havada gitmeye başladı.

Allah o zaman ateşe emretti; “Biz söyledik ey ateş, İbrahim’e soğuk ve selamet ol! Ateş bir anda ikiye ayrıldı!

Ortasında bir çukur açıldı! Güzel bir pınar oluştu ve çevresi yeşillendi! Oda geldi pınarın başına oturdu! Ayağında ki zincir bağları koptu!

Nemrut ateşe baktı ve yeşilliği gördü. İbrahim de sağ olarak pınarın başında duruyordu. Şaşıp kaldı. Mahcup oldu ve Hz. İbrahim’in yüzüne bakamadı.  Tam üç koca gün boyunca odasına kapandı ve çıkmadı. Nemrut halkın ona yüz çevirmesinden korktuğu için sabırsızlanıyordu. Saray dan dışarı çıktı. Hemen adamlarını dört bir yana, mektuplar ile yolladı. Çabuk ordular gönderin. Silahlansınlar! Gök Tanrısı ile savaş etmem gerek! Dedi. Yüce Allah yarattıklarının en zayıfı olan Sivrisinek ordusuna emretti!

Akın, Akın geldiler! Nemrut ordusunun yüzlerine saldırdılar! Sivrisineğin çokluğundan, askerler birbirlerini göremezlerdi. Her adamı ve atını ısırdığında acısı dayanılmaz olurdu. Bu acıyla atlar şaha kalkar, askerleri yere atarlardı. Böylece bu zalim ordu perişan oldu.

Nemrut yapayalnız kaldı. Kaçıp sarayına girdi. Kapıları kapattı ve o beladan kurtuldum sandı. Fakat, yüce Allah sineklerin en zayıfına emretti! Sinek yine uçtu onun burnunun içine girdi. Oradan beyninin içine doğru yürüdü ve azar, azar beynini kemirmeye başladı. Nemrut iki eliyle yüzüne vurup, acısını bir parça dindirmek istiyordu. Sinek ona işkence ediyordu. Ne zaman başını sallasa durup, rahatladığın da tekrar başlıyordu. Eğer başına bir şeyler ile vurmazlarsa ağrı devam ediyordu. Sonra tokmak ile başına vuracak kişiler belirlendi. Nöbetleşe vurmaya devam ettiler. Sonunda ise Nemrut aldığı darbeler ile ölmüştü.

 “Allahlık davası güden Nemrut, bir sinek ile bu hallere düşmüştü”

Hz. Süleyman Kimdir? 

 Hristiyanlık ve Yahudilikte sadece kral olarak addedilen Hz. Süleyman, İslam dinine göre en güçlü peygamberlerden biridir. Yaşamı boyunca insanları İslam’a davet etmiş, onlara Allah’ın birliğini ve tekliğini, cennet ve cehennemi anlatmıştır.

 Cinlere hükmeden tek peygamber olan Hz. Süleyman, İsrailiyat’a göre 53 yıl, İslami kaynaklara göre 500 yıl yaşamıştır.

 Hz. Süleyman’ın Hayatı ve Kıssası

 İncil ve Tevrat’ta da adı geçen Hz. Süleyman M.Ö 970 yılında doğdu. Babası kendisine Zebur indirilen Hz. Davud’dur. Henüz 12 yaşındayken babasının yerine tahta çıkan Hz. Süleyman, diğer tüm peygamberler gibi adaleti gözeterek ülkesini yönetti.

Tahta çıktığı zaman, babası Hz. Davud’un Kudüs’te yaptırmaya başladığı Mescid-i Aksa henüz tamamlanmamıştı. Hz. Süleyman emrindeki cinleri çalıştırarak Mescid-i Aksa’nın kısa bir sürede tamamlanmasını sağladı.

 Hz. Süleyman’ın Mucizeleri

 Hz. Süleyman, cinlere hükmederdi. Ordusu insanlardan ve cinlerden oluşan peygamber, Allah’ı ve dini yalanlayan ülkelerin ordularına karşı birçok zafer elde etmiştir. Hz. Süleyman, en fazla mucize gösteren peygamberlerden biriydi. Sadece cinlere değil hayvanlara ve rüzgarlara da hükmederdi. Kuşların ve karıncaların dilinden anlardı.

 Hz. Süleyman’ın mühürlü yüzüğünün üstünde İsm-i Azam, yani En Yüce İsim yazar. Bu mühürlü yüzük sayesinde en güçlü cinler, en vahşi hayvanlar bile ona boyun eğerdi.

 Tasavvufi kaynaklarda Hz. Süleyman’ın Hüdhüd adlı bir kuşu olduğundan bahsedilir. Bu kuşun en önemli özelliği çok uzakta olan yerleri bile görebilmesidir. Hz. Süleyman, ordusuyla sefere çıkmadan önce Hüdhüd havalanır ve peygamberin ordusuna düşman askerlerinin nerede olduğunu söylerdi. Bu sayede Hz. Süleyman birçok zafer kazanmış ve İslam hızla yayılmıştır.