Cennet ve Cehennem
Kabir Cennet bahçelerinden bir bahçe veya cehennem çukurlarından bir çukurdur.
-
Cehennem
Cehennem Ateşi ve Azabı
Cehennemin Kapıları
Cehennemin Yakacağı
Cennet
Cennet Cehennem Ehlinin Konuşması
Cennet Şu Anda Var mıdır?
Cennet Yeryüzünde miydi?
Cennet de Allah’ın Görülmesi
Cennet de Hangi Dil Konuşulacak?
Cennet ve Cehennemin Ebediliği
Cennete Girecek İlk Kadın
Cennete Nasıl Ağaç Dikilir
Cennet’in Anahtarı
Cennet’in Güzellikleri
Cennet’in Tabakaları
Cennetlikler Kimlerdir
Cennette Kadın
Edison Cennete Gidecek mi?
Eşler Cennette Birlikte mi Olacak?
Huriler
Kevser Havuzu
Sabataycılar Cennete Girecek mi?
Zebani
Cehennem üzerine kurulmuş sırat ile geçilen gizemli hayat.
Hz. Adem’in yasak ağacın meyvesinden yediği için dünyaya gönderildiği adres…
İçinde bulunan bitki ve ağaçların gölgesiyle kaplanmış yerle gök arası geniş bir meyvelik bahçe.
İman edip sâlih amel işleyenlerin ebedî âlemdeki makamı…
Rablerinin huzuruna suçlu olarak varmaktan korkanların ve nefsini hevasından arındıranların konağı. Allah’ın rızasını kazananlar için mükafat olarak hazırlanmış hoş bir mekan.
Altlarında
ırmaklar akar Adn
cennetlerinin,
orada İrem ve Gesi bağlarını mecazda bırakarak çekirdekli ve
çekirdeksiz üzüm bağları ve asmalar vardır. Asmalı konaklar vardır
içinde huriler oturan. Mü’minler pınar başlarında yüzerler Naim
cennetlerinde… Hüsna cennetinde görür Allah’ın kulları Rablerini…
Dolunaya bakar gibi temaşa ederler yaratıcılarını… Kimisini aşk-ı Hak
almış durur… Kimisi Tur’da Rabbinin tecellisini gören Musa gibi olur.
Kimisi kılıçların gölgesinde gelmiştir Cennet’e, kimisi anasının
rızasını alarak varmıştır selam yurduna… Kimisi sabır sayesinde
giymiştir ipek elbiseyi. Kimisi altın kâseden içmiştir
Kevser’i…
Peygamberlerin davetine uyarak iman edip, dünya ve ahirete ait işleri, kulluk vazifelerini elden geldiği kadar güzel bir şekilde yapan temiz ve müttakî kişiler için hazırlanmış bir huzur ve saadet yurdudur. Kısaca ahiretteki nimetler yurdunun adıdır.
(Kâf, 31-33)
Kur’an’da
Cenâb-ı Allah şöyle buyurmaktadır:
Kaynaklar:
1) Cennet, Durak PUSMAZ, Şamil İslam Ansiklopedisi
2) Cennet, A. Hamit Özyayla, İlkadım Dergisi, Eylül 2004
Cennet şu anda var mı?
“Rabbinizin
mağfiretine ve eni göklerle yer kadar olan Cennet’e koşun. O Cennet
takva
sâhipleri için hazırlanmıştır. ”
(Âli İmrân, 133)
Peygamber Efendimiz (sav.)
şöyle
buyurmuşlardır:
“Demincek Cennet ile Cehennem şu duvarın yüzünde bana arz olundu.”
Cennet Yeryüzünde miydi?
“Biz: Ey Âdem! Sen ve
eşin beraberce cennete
yerleşin…”
(Bakara Suresi 35)
Cennet
yeryüzünde şeklinde zannedenler olmuşlardır. “Filistin’de
yahut Fâris ile Kirmân arasında bir cennet idi. İnişi de oradan
Hindistan’a nakliydi.” denilmiştir. Bu şöyle bir anlayışla
söylenmiştir:
-Çünkü Âdem’in yaratılışı yeryüzünde olduğunda
ittifak
vardır.
-Kıssada semaya yükselmesi zikredilmemiştir. Olsa
idi
öncelikle hatırlatılırdı.
-Bir de ebedi cennet olsaydı, çıkılmaz ve şeytan oraya giremezdi.
Ancak
bu tahmin, göründüğü kadar makul ve tabii değildir. Âdem’in yeryüzüne
inişi, yeryüzünde ortaya çıkması, akıl ve nakle daha uygundur.
-Ebedi
cennet de devamlı oturmak için girmekle, misafir
olarak girmek arasında da fark vardır.
-“Cennet”, ahirette müminlerin varacağı sevap evidir
ki,
şimdi mevcut, fakat dünyada görüşten gizlenmiştir. “Cennet”
denilince Kur’ân dilinde bilinen budur.
-Âdem’in cennette oturması hali, ahiret âleminin
meydana
gelişine benzer bir ilk oluştur. Ve bu durum bize göre bir makul
âlemdir.
-Yeryüzü ile onun arasında mekanla ilgili bir
uzaklık
tasavvuruna da lüzum yoktur. O da aynı feza içindedir.
Bunda akla
yaklaştırmak için söylenebilecek olan söz: Âdem’in ruhunun bütün kemal
kuvvetlerini haiz olarak, maddeye, önceki unsurlara ilk ilgisi, diğer
deyişle beşerin aslı olan ilk Âdem’le ilgili hücreciğin esîrî bir
şekilde oluşumu ve ondan eşinin ayrılmasıdır. Muhyiddin-i Arabî’nin bir
deyişine göre, ruhun tabiata ilk verilişidir.
Kaynak: Elmalı Tefsiri Bakara Suresi 35.ayet
Cennet de Allah’ın Görülmesi
Allah’ın Âhirette Görülmesi (Rü’yetullah). Müminler, âhirette, cennete girdikten sonra Allah’ı göreceklerdir. Bu görmenin mahiyeti hakkında kesin bilgi yoktur. Ancak bilginler Allah’ı görme olayında, bu dünyada varlıkların görülmesi için zorunlu olan şartların gerekmediğini ileri sürmüşlerdir.
Kur’ân-ı Kerîm’de “Yüzler
vardır ki, o gün ışıl ışıl
parlayacaktır.
Rablerine bakacaklardır” (Kıyâmet,22-23) buyurularak, âhirette
müminlerin Allah’ı görecekleri haber verilmektedir.
Resulullah (sav) buyuruyor:
“Muhakkak ki siz şu ayı
görüşünüz gibi, Rabbinizi de
göreceksiniz. Ve o sırada izdihamdan ötürü birbirinize zarar vermiş de
olamayacaksınız”
“Cennetlikler
Cennet’e girdiği zaman Allah (c. c.) şöyle buyuracak:
“Size daha
da vermemi istediğiniz bir şey var mı?” Cennetlikler de Şöyle derler:
“Yüzlerimizi
ak çıkarmadın mı, bizi Cennet’e koymadın mı, bizi Cehennem’den
kurtarmadın
mı? (o yeter).”
Rasûlullah
sözlerine devam buyurarak:
“Cenâb-ı Hak perdeyi kaldırır, Cennetliklere artık Rablerine bakmaktan daha sevimli gelecek hiç bir şey verilmiş olmaz. ”
Müminlerin
Allah’ü Teâlâ’yı Cennet’te görmeleri, herhangi bir yön, yer ve şekilden
uzak olarak vukû bulacaktır. Bunun keyfiyeti bizce meçhuldür.
“Allah
bilir” deriz. Kur’an ve Sünnet’te bildirildiği için kesinlikle böyle
inanırız.
Kaynaklar:
1) Cennet, Durak PUSMAZ, Şamil İslam
Ansiklopedisi
2)
İlmihal, İman ve İbadetler, İsam, 1999(Hadid,14)
Cennette Hangi Dil Konuşulacak?
Cennet dili Arapça’dır. Değildir diyenlere deriz ki:
“Üç hasletten dolayı Arabı seviniz:
Çünkü ben Arabım,
Kur’ân-ı Kerim Arapça olarak nazil olmuştur.
Cennet ehlinin konuştukları dil Arapçadır.” (1)
Hz.Aişe r.a.
buyuruyor:
Cennet ehli Muhammed aleyhisselamın diliyle
konuşacaklar. (2)
(Allahulalem)
Kaynak:
1)
Feyzu’l Kadir, İmam Münavi, İbni abbas’tan rivayet edilmiştir.
2) Mevahib-ül Ledünniye, İmam Kastalani(Hadid,14)
Cennete Nasıl Ağaç Dikilir?
Peygamberimiz (s.a.v) buyurdu ki,
– Cennetde
ağaç yokdur. Oraya
çok ağaç dikiniz!.
– Oraya ağacı nasıl dikelim dediklerinde,
-Tesbîh,
tahmîd,
temcîd ve tehlîl okuyarak) buyurdu.
Yanî,
(Sübhânallahi
velhamdü lillahi
ve lâ ilâhe illallahü vallahü ekber) diyerek Cennete ağaç
dikiniz buyurdu.
Bir
hadîs-i şerîfde,
-Bir
kimse, Sübhânallahil’azîm
ve bihamdihi derse,
onun için Cennetde bir ağaç fidanı dikilir, buyurdu.
Görülüyor
ki, Cennet
ağacı, dünyâda harfler ve sesler şeklinde, bu kelimeye yerleşdirilmiş
olduğu
gibi, Cennetde, bu kemâller ağaç şeklinde bulunmakdadır. Bunun gibi,
Cennetde
bulunan herşey, dünyâdaki ibâdetlerin, iyi işlerin netîceleridir.
Allahü
teâlânın kemâllerinden herhangi biri, bu dünyâda, iyi sözlerde ve iyi
işlerde
yerleşdirilmiş olduğu gibi, bu kemâlât, Cennetde, lezzetler, nimetler
perdesi altında meydâna çıkar. Bunun içindir ki, oradaki lezzetleri,
nimetleri
Allahü teâlâ beğenir. Bunları tadmak, Cennetde sonsuz kalmağa ve Allahü
teâlâya kavuşmağa sebeb olur. Zevallı Râbi’a (rahmetullahi aleyhâ) eğer
bu inceliği anlamış olsaydı, Cenneti yakıp yok etmeği düşünmezdi. Ona
bağlılığı,
Allahü teâlâya bağlılıkdan başka sanmazdı!
Kaynak: Mektubat,
İmam-ı Rabbani, 1. Cilt
302.Mektup(Hadid,14)
Cennet Cehennem Ehlinin Konuşması
Kur’an-ı
Kerim’de
Cennet ehli ile Cehennem ehli arasında konuşmalar yapılacağı
da belirtilerek bu konuşmalardan nakiller yapılmaktadır:
Cennet’in Anahtarı
Son sözü Kelime-i Tevhîd
olan kimsenin mükâfatı
Cennet’tir
.
Bu durumu hadisçiler şöyle
yorumlarlar: Lâ ilâhe
illallah,
Cennet’in
anahtarıdır, ancak bu anahtarın dişleri vardır, onlarda ilâhi
emirlere
bağlı olmak itaat ve ibadet etmektir. Bir de “Lâ ilâhe illallah”
demekle,
birinin müslümanlığına hükmedilmez, “Muhammedün
Rasûlullah” (Muhammed
Allah’ın
peygamberidir) sözünü de eklemesi gerekir.
Hatta
İslâm dininden başka bütün dinlerden uzak olması icab eder. Bu inançta
olan kimse, ehl-i kebâir (büyük günah işleyen) de olsa, günahı
kadar
Cehennem’de ceza gördükten sonra Cennet’e girecektir.
Muaz b. Cebel (r.a.)’ın Hz. Peygamber (s.a.s.)’den rivayet ettiği şu hadis meseleyi açıklığa kavuşturur:
“-Hiç bir kimse yoktur ki, kalben tasdik ederek Allah’dan başka ilâh olmadığına ve Muhammed (s.a.s.)’in, Allah’ın kulu ve resûlü olduğuna Şehadet etsin de, Allah ona Cehennem’i haram etmiş olmasın (herhalde harâm eder)”
Ehl-i Sünnet
ve’l-Cemâat inancına göre, “Lâ ilâhe
illallah, Muhammedün Rasûlullah”
diyen
ve bunun gereğince iman edip
salih amel işleyen her kimse
Allah’ın
izniyle mutlaka Cennet’e girecektir. Cennetlikler,
hastalık,
sakatlık,
ihtiyarlık, huysuzluk vs. hallerden uzak olarak yaşayacaklardır.
Kaynak: Cennet, Durak PUSMAZ, Şamil İslam
Ansiklopedisi
Cehennem
Derin kuyu, ahirette kâfir ve günahkâr kimselerin azap Cekecekleri ceza yeri. Kur’an-ı Kerîm’de inanan ve güzel amel işleyen kimselere Cennet vadedildiği gibi (Kehf, 107); kâfir ve günahkâr kimselere de Cehennem vâdedilmiştir.
Kâfir,
münâfık ve müşrikler Cehennem’de ebedî
kalırlar,
orada ölmezler ve azabları hafifletilmez.
Tövbe
etmeden günahkâr
olarak ölen ve Allah’ın kendilerini affetmediği mü’minler ise
Cehennem’de
ebedî kalmazlar. Kendilerine günahları kadar azap edilir. Sonra oradan
kurtulup Cennet’e girerler ve orada ebedî kalırlar.
Allah
Cehennem’i diğer yaratıklardan önce yaratmıştır ve şu anda mevcuttur,
yok olmayacaktır. Nitekim şu ayet bu durumu gayet açık
ifade
eder:
“Artık
o
ateşten sakının ki, onun tutuşturucu odun insanlarla
taşlardır. O kâfirler için hazırlanmıştır. ” (Bakara,
24)
“Kâfirler için hazırlanan ateşten korkun. ” (Ali İmran, 131)
İnsanın eğitimi ve iyi davranışlara yönlendirilmesi açısından Cennet ve Cehennem inancının dünya hayatına etkileri açıktır. Kişi, gizli ve açık yaptığı her şeyin karşılığını, bulacağını ve Cehennem’deki cezânın dehşetini hatırladığında, elbette hareketlerine çeki düzen verme ihtiyacını duyacaktır.
Kaynak :Cehennem, M. Sait ŞİMŞEK, Şamil İslam Ansiklopedisi
Cehennem Ateşi ve Azabı
Ateş,
insan
cismine çok büyük acı ve ızdırap verdiği için ahirette kâfir
ve münâfıkların cezası ateşle verilecektir. Böylelikle
Cehennem, Allah’ın tutuşturulmuş ateşinin ismidir,
(Nisâ, 145).
Cehennem’de
görülecek azabın miktar, şiddet ve şekillerini ancak Allah
ve Rasûlü’nün bizlere bildirmesiyle ve bildirdikleri kadarıyla
bilebiliriz.
Kur’an-ı
Kerîm’de belirtildiğine göre;
“Cehennem inkâr edenleri şüphesiz çepeçevre kuşatacaktır.”
b-Cehennem ateşi sönmez:
“Biz
sapık kimseleri kıyamet günü yüzü
koyun, körler, dilsizler ve sağırlar olarak haşrederiz. Varacakları yer
Cehennem’dir. Onun ateşi ne zaman sönmeye yüz tutsa hemen alevini
artırırız. ”
(İsrâ, 97)
c-Cehennem
dolmak bilmez:
“O,gün
Cehennem’e: “doldun mu?”deriz. O!
” Daha var mı?” der. ”
(Kaf, 30)
d-
Kaynarken
çıkardığı ses:
“Rablerini
inkâr eden kimseler için Cehennem
azabı vardır. Ne kötü bir dönüştür. Oraya atıldıkları zaman onun
kaynarken çıkardığı uğultuyu işitirler. Nerede ise öfkesinden
çatlayacak
gibi olur. İçine her bir topluluğun atılmasında bekçileri onlara: “size
bir uyarıcı gelmemiş miydi” diye sorarlar. Onlar evet, doğrusu bize bir
uyarırı geldi; fakat biz yalanladık ve Allah hiç bir şey indirmemiştir,
siz büyük bir sapıklık içerisindesiniz, demiştik ” derler. “
(Mülk, 6-9)
e-
“Ateş
onların yüzlerini yalar, dişleri sırıtıp kalır. ”
(Mü’minün, 104)
f-
“Boyunlarında halkalar ve zincirler olarak kaynar suya sürülür, sonra
ateşte yakılırlar. ”
(Mü’min, 70-72).
g-
İnkâr
edenlere ateşten elbiseler kesilmiştir. Başlarına kaynar su
dökülür de bununla karınlarındakiler ve derileri eritilir. Demir
topuzlar
da onlar içindir. Orada uğradıkları gamdan ne zaman çıkmak isteseler,
her
defasında oraya geri çevrilirler. Ve kendilerine “yakıcı azabı
tadın”denir.
(Hâcc, 19-22).
h-
Derileri
yandıkça azabı tatmaları için yeniden başka derilerle değiştirilir.
(Nisâ, 56).
i-
Ölümü
isterler fakat azabları devamlıdır, ölmezler.
(Zuhruf,74-77; Fatır,36).
Peygamberimizin (sav) ifadesine göre:
“Cehennem ateşi (miktarca ve sayıca) dünya ateşleri üzerine altmış dokuz derece fazla kılınmıştır. Bunlardan her birinin harareti bütün dünya ateşinin harareti gibidir. ”
Cezalar,
işlenen suçlar cinsinden olacaktır. Dilleriyle suç işleyenlerin
cezaları dillerine; elleriyle günah işleyenlerin cezaları ellerine vs.
tatbik edilecektir.
Kaynak :
Cehennem, M. Sait ŞİMŞEK, Şamil İslam Ansiklopedisi
“Cehennemin yedi kapısı olup, onlardan her bir kapı için bir grup ayrılmıştır.” (Hicr, 44).
Onun, o
cehennemin yedi kapısı vardır. Yani gireceklerin çokluğundan dolayı
yedi giriş kapısı veyahut azgınlığın çeşit ve derecelerine göre, önce
Cehennem, sonra Lezzâ, sonra Hutame, sonra Sa’îr, sonra Sekar, sonra
Cehîm, sonra Hâviye isminde yedi tabakası vardır. Her kapı için,
onlardan (o azgınlardan) bir grup ayrılmıştır.
Ebu’s-Suûd
Tefsiri’nde
deniliyor k:
“Muhtemelen yedi kapı ile
sınırlanması, helak
eden
şeylerin beş duyu ile hissedilen şeylerle şehvet ve öfke kuvvetlerini
gereğine mahsus olmasındandır.” Bununla beraber bunda diğer bir ihtimal
vardır ki, şeriat dili açısından akla daha uygundur. Çünkü cehennem
kapılarının yedi olması ile cennet kapılarının sekiz olması arasında
apaçık bir ilişki vardır. Bundan dolayı denebilir ki, bu kapıların
mükellef organlarla ilgili olması düşünülür.
Fakat içte ruh körlenmiş, kalb kapısı kapanmış bulunursa dıştaki yedi organın her biri cehenneme açılmış birer giriş kapısı olurlar. İşte cennet kapıları sekiz olduğu halde, cehennem kapılarının her birine ayrılmış bir grup olmak üzere yedi olması, Allah daha iyi bilir ki bu hikmetten dolayıdır. “Ve ona ruhumdan üflediğim zaman…” (Hıcr, 15/29) ifadesinin şerefine nail olmakla iman ve marifet kapısı olan kalb, cehenneme kapalıdır. Ondan yalnız cennete girilir, Allah’a erişilir. Kalbi açık olan kimse şeytana uymaz, Allah’ı inkâr etmekten ve O’na isyan etmekten sakınır.
Elmalı Tefsiri
Cehennemin Yakacağı
“Ey
iman edenler, kendinizi ve yakınlarınızı ateşten koruyun ki onun yakıtı
insanlar ve taşlardır; üzerinde oldukça sert, güçlü melekler vardır.
Allah kendilerine neyi emretmişse ona isyan etmezler ve
emredildiklerini yerine getirirler. ”
(Tahrîm,
6).
<
Cennet ve Cehennem’in Ebedîlîği
Cennet’in de, Cehennem’in de varlığı ebedî olarak devam edecektir.
Kur’an ve Sünnet nassları, hem Cennet’in, hem de Cehennem’in şu anda mevcut olduğunu, kıyamet, haşir ve hesap süreçlerinden sonra Cennetlikler Cennet’e, Cehennemlikler Cehennem’e gittikten sonra orada ebedî kalacaklarını açık bir şekilde ifade etmektedir.
Şu kadar ki, Cennet’e gidenlerin hiç birisi oradan bir daha çıkmayacak, ancak Cehennem’e gidenlerin bir kısmı, yani günahkâr mü’minler, günahları miktarınca azap gördükten sonra Cehennem’den azad edilecek ve ebedî hayatlarına Cennet’te devam edeceklerdir.
Kaynak : Cennet ve Cehennemin Ebediliği, Ebubekir Sifil, Milli Gazete,
Cennete
İlk
Girecek Kadın
Bir
gün Rasulallah (s.a.v)
efendimiz kızı Hz. Fatıma’
ya şöyle der ;
–
Cennete giren ilk kadın kimdir
biliyormusun ?
Hazreti
Fatıma cevap verir ;
–
Ey Fahr-i Kainat ben değilmiyim ?
Rasulallah
efendimiz der ki ;
–
Hayır, filan yerde filan evde bir kadın
var o dur.
Hazreti
Fatıma şöyle der ;
–
Ne amel işlemektedir de cennete giren ilk
kadın olacaktır
Hazreti fatıma şöyle der ;
– Ben Fatıma.
– Hangi Fatıma? der kadın,
Hazreti Fatıma şu cevabı verir ;
– Rasualllah (s.a.v) in kızı Fatıma.
Kadın şöyle seslenir. (Hadid,14)
–
Peki, Tamam.. der Hazreti Fatıma
–
Kimsiniz ? der kadın
Hazreti
Fatıma cevap verir;
–
Benim, Fatıma.
Kadın
şöyle der,
–
Ey cihan serverinin mübarek kızı yanında
bir erkek çocuğunun sesi duyulur. Kimdir O ? der.
–
Benim oğlum Hüseyindir. O da peşime
takıldı gelmek istedi bende kıramadım. diye cevap verir Hazreti Fatıma.
Kadın
Üzülerek şöyle der.
–
Peki, Tamam… Der Hazreti Fatıma. Evine
döner.
Ertesi
gün olur. Hazreti Fatıma ile Hazreti
Hüseyin tam yola çıkacakken
– Ben Fatıma. der
– Yanında kim var Ya Rasulallahın Kızı Fatıma
– Oğlum Hüseyin var birde Hasan var, Hüseyini gelirken gördü ağladı, gelmek istedi bende kıramadım.
Kadın Üzülerek cevap verir ;
– Kusura bakma Ya Rasul kızı Fatıma ben kocamdan sadece sen ve oğlun Hüseyin için izin aldım Hasan için Almadım yarın gel kocamdan Hasan içinde izin alayım. der
Hazreti Fatıma ;
– Peki, Tamam der..
Ertesi gün olur. Hazreti Fatıma, Hazreti Hasan ile Hüseyini yanına alarak o kadının evine giderler. Kapıyı Çalarlar
– Kimsiniz ? der kadın.
– Ben Fatıma.
– Yanında Hazreti Hüseyin Ve Hazreti Hasan’ dan başka biri var mı Ya Rasul Kızı Fatıma.
– Hayır yok. der Hazreti Fatıma
Hazreti Fatıma ilk olarak kocasına olan itikatını beğenir. Ve Şöyle der.
– Üç gündür Kimsiniz diyen yaşlı kadın senmisin ? der
– Hayır. Der kadın.
– Peki o yaşlı kadın kimdi ?
– Yaşlı kadın yoktu Ya Rasuallahın Kızı Fatıma, ağzımda taş vardı o yüzden sesimi değiştirdim
– Peki neden değiştirdin, der Hazreti Fatıma
Kadın Şu Cevabı verir.
– Belki sesimi duyupta yoldan geçen bir erkek şehvetlenir, Kötü amel işler diye değiştirdim Ya Hazreti Fatıma
Cennet’in Güzellikleri
Kur’an’da Cennet’in niteliklerinden bazılarına şu şekilde değinilir:
1- Altlarından ırmaklar akan, birbiri üzerine bina edilmiş yüksek köşkler (1), güzel meskenler (2)
2- Türlü ağaç ve meyvalara, akar kaynaklara, görünüş ve kokusu güzel, isteyenlerin yanına kadar sarktığından koparılması kolay, türlü bol meyvelere sahip (3)
3- Gönlün çekeceği her türlü yemek ve etler, türlü kokulu içecekler, temiz şaraplar ve çeşit çeşit tükenmez nimetleri içeren bir mekân.
“Onlara Cennet’te bir meyve, içlerinin çekeceği bir et verdik (vereceğiz)” (4)
“Canların isteyeceği ve gözlerin hoşlanacağı ne varsa, hepsi oradadır. Siz de orada devamlı olarak kalacaksınız. İşte bu, sizin çalıştığınız ameller sebebiyle mirasçı kılındığınız Cennet’tir. Sizin için orada çokmeyveler vardır, onlardan yiyeceksiniz.” (5)
“Cennet şarabından (dünya Şarabı gibi) mide ızdırabı yoktur” (6)
4- Cennet’te
hayat sonsuzdur, kin yoktur, boş lâf ve günah’a sokacak söz işitilmiş.
“Biz o Cennetliklerin kalblerindeki kinleri çıkarır atarız. Hepsi
kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşı karşıya otururlar. Orada
kendilerine hiç bir zahmet dokunmaz ve onlar oradan çıkarılacak da
değillerdir” (7)
“Onlar Cennet’te ne bir boş laf işitirler ne de bir hezeyan. Ancak bir söz işitirler: Selâm.. (birbirleriyle selâmlaşır dururlar).” (8)
5- Cennet nimetleri insan hayalinin erişemeyeceği güzelliktedir. Cennet’i aslında dünya ölçüleriyle tarif etmek mümkün değildir. Bununla beraber Cennet’teki eşsiz nimet ve saltanatı anlayabilmemiz için Allah Teâlâ onu bize şu şekilde tasvir etmiştir: (9)
“İşte
bu yüzden Allah onları o günün fenâlığından esirger.
- (Yüzlerine)
parlaklık, (gönüllerine) sevinç verir.
- Sabretmelerine
karşılık
onlara Cennet’i ve oradaki ipekleri lütfeder.
- Orada koltuklara kurulmuş
olarak bulunurlar.
- Ne yakıcı sıcak görürler
orada, ne
de dondurucu soğuk.
- Ağaçlarının gölgeleri
üzerlerine sarkar;
kolayca
koparılabilen meyveleri istifadelerine sunulur.
- Yanlarında gümüş kaplar
ve billür kaselerle, gümüşî beyazlıkta şeffâf
kupalarla dolaşılır ki ölçüsünde tavin
ve
takdir ederler.
- Onlara orada bir kâseden
içirilir ki karışımında
zencefil vardır. (Bu şarap) orada bir pınardandır ki adına
Selsebil
denir.
- Cennettekilerin
etrafında öyle ölümsüz genç nedenler
dolaşır
ki, onları gördüğünde kendilerini etrafa saçılıp dağılmış inciler
sanırsın.
- Ne yana bakarsan bak,
(yığınla) nimet ve ulu bir
saltanat
görürsün.
- Üzerlerinde ince yeşil ipekli,
parlak atlastan
elbiseler
vardır.
- Gümüş bilezikler
takınmışlardır. Rableri onlara tertemiz
içecekler
içirir.
Cennet’in tasviri
konusunda söylenecek son söz şu kudsî hadisin ifade ettiği durumdur:
Hz. Peygamber
(s.a.s.) şöyle buyurmuştur:
Cenâb-ı Hak
buyuruyor ki:
“Salih kullanım için ben, Cennet’te hiç bir gözün görmediği hiç bir kulağın işitmediği ve hiç bir insan gönlünün hatırlamadığı bir takım nimetler hazırladım.”
Başka bir hadislerinde de, Rasûlullah (s.a.s.) Cennet’in gümüş ve âltın kerpiçten yapıldığını, harcının misk, taşlarının inci ve yakut olduğunu, oraya girenlerin bolluk ve refâh içinde, üzüntüsüz ve kedersiz yaşayacağını ebedî kalacaklarını, ölmeyeceklerini, elbiselerinin eskimeyeceğini ve gençliklerinin yok olmayacağını ifade eder.
Kaynak: Cennet, Durak PUSMAZ, Şamil İslam Ansiklopedisi
1) Zümer, 20
2) Tevbe, 72
3) Rahmân, 54-58
4) Tûr,21
5) Zuhruf, 71-73
6) Saffât, 47
7) Hicr, 47-48
8) Vâkıa, 25-26
9) İnsan, 76/11-22
GERİ
İbn Abbâs (r.a.)’dan gelen bir rivayette, Cennetin yedi tabakası olduğu haber verilmektedir. Bu tabakalardan her birinde, müminlerin yaptıkları iyi işler karşılığında girecekleri veya yükselecekleri derece veya mertebeler vardır. Bunlar:
1-Nâim Cenneti: “Beni
Cennetü’n-Nâim’in
varislerinden kıl… ”
(Şuârâ, 85) (Ayrıca bk. Mâide,65; Tevbe, 21; Yunus,
9)
2-Adn Cenneti : “Şüphesiz
ki, iman edenler ve güzel amel işleyenler yok mu, işte onlar mahlûkatın
en hayırlısıdırlar. Onların mükâfâtı Rableri katında And Cennetleridir
ki onların altlarından nehirler akar, orada onlar ebedî kalıcıdırlar,
Allah
onlardan razı olmuştur, onlar da ondan razı olmuşlardır. Bu
Rabb’inden
korkanlar içindir. ”
(Beyyine, 8, Ayrıca bk. Tevbe, 72; Ra’d, 23; Nahl,
31)
3-Firdevs Cenneti :
“Şüphesiz,
iman edip güzel amel işleyenler için barınak olarak Firdevs Cennetleri.
vardır”
(Kehf, 107 ve Mü’minun, 11)
4-Me’vâ Cenneti: “İman edip
güzel amel işleyenlere gelince, onlar için Me’vâ Cennetleri vardır. “
(Secde, 19 ve Necm, 15)
5-Dârü’s-Selâm: “Halbuki
Allah
Dârü’s-Selâm’a çağırıyor ve O, dilediği kimseleri dosdoğru bir yola
hidâyet
buyurur. ”
(Yunus, 25 ve En’âm, 127)
6-Dârü’l-Huld: “O
Rab ki,
fazlından bizi durulacak yurda (Cennet’e) kondurdu.”
(Fâtır, 35)
7) İlliyyûn :
Her
ne kadar
İbn Abbâs Cennet’in tabakalarını yedi ile sınırlandırmışsa da,
ayetlerden
anlaşıldığına göre, Cennet’in bir çok tabakası vardır. Burada İbn
Abbâs’ın haber verdiği ve ayetlerde adları geçen Cennet
tabakaları,
Cennet’in en yüksek tabakalarıdır. Çünkü bu tabakalarda da bir çok
tabaka
vardır. Nitekim Allah Teâlâ’nın Nâim Cennetleri veya “Firdevs
Cennetleri”
şeklindeki çoğul ifade eden ayetleri buna delildir.
Kaynak: Cennet, Durak
PUSMAZ, Şamil İslam
Ansiklopedisi
Cennetlikler Kimlerdir?
-Namazını eksiksiz
kılanlar, malından bir kısmını
yoksullara
ayıranlar,
ceza-hüküm gününe inananlar, Allah’ın gazabından korkanlar,ırzlarına
sahip olanlar, sözlerine ve emânete sadık kalanlar, doğru
şahitlikte
bulunanlar (1).
-Cenâb-ı Hakk’ın rızasını
dileyerek
sabredenler (2);
-Şükredenler (3)
-Yürekten tövbe edenler (4)
-Allah
yolunda
canını feda eden şehitler (5)
-Allah’a
yönelmiş
bir kalble idealize olmuş müslümanlara “Allah’ın ölçüsünde Allah’a
yönelenlere” (6)
içinde ebedî
kalınacak
Cennet’e girecekleri yüce
Rabbimiz
tarafından müjdelenmiştir.
“İmran b. Husayn
(r.a.)’dan rivayete göre Hz. Peygamber (s.a.s.) Cennet ehlinin
çoğunun
fakirler olduğunu ifade buyurmuşlardır . Hadis yorumcuları bunu
şöyle
açıklarlar. Bir çok kötülükleri insana mal işletir. Çoğu insan mal
yüzünden
azar. Onun için maldan mahrum fakirler çoğunluğu oluşturduğundan
bunların
Cennet ehlinin çoğunluğunu teşkil etmesi de olağandır.
Kaynak: Cennet, Durak
PUSMAZ, Şamil İslam
Ansiklopedisi
1) Meâric,
70/23,
24, 25, 26, 27, 29, 33
2) Ra’d,
13/20, 21, 22, 23
3) Ahkâf,
35/15-16
4) Tahrim, 66/8
5) Bakara, 2/154
6) Kaf, 50/31-34
Gerek cennet ve gerekse cehennem, hem erkek ve hem de kadın kullar için açıktır, yaratılış bakımından bu iki cinsin cennet ve cehenneme girmeyi hak etmede fırsat eşitlikleri vardır. Fiilen hak ediş ise serbest irade ile gerçekleştirilen iyi veya kötü davranışlara bağlıdır. Kitap ve sünnet kaynaklarında yapılan açıklamaları, uslübü ve islamı tam bilmeyenler yanlış anlamışlar, yanlış yorumlamışlar bunlardan, ilahi sıfatlar, mantık ve vicdan ile bağdaşmayan sonuçlar çıkarmışlardır. “Cennetin adeta erkek sultanların sarayı olması, kadınların orada da ikinci sınıf kullar durumunda oldukları, cehennemi dolduranların çoğunun kadınlar olması…” bu cümledendir. Bu yanlış anlayışları düzeltmek gerekirse;
Ayetlerde ve sayılan çok az sayıda mütevatir (1) hadislerde, cennete veya cehenneme girme ve ebedi mutluluğa erme bakımından kadının aleyhinde olan bir bilgi mevcut değildir. Bu kaynaklarda, “nimette-külfette, cezada mükafatta eşitlik” bulunduğu bildirilmektedir.
Cennet yalnızca erkeklerin sarayları değildir; orada kadın da, erkek de saraylarının sultanlarıdır.
Cennette kadına da erkeğe de dilediği, arzu ettiği, canının çektiği, elde edince mutlu olacağı her şey verilecektir.
Cennet sonsuz bir mutluluk yeridir; ancak insanoğlu bu mutluluğu daha önce ne tanımış, ne tatmıştır. Bu sebeple insanların, dünyadaki zevkleri, alışkanlıkları, kadın-erkek ilişkisindeki cinselliği olduğu gibi ahirete taşımaları, nasları buna göre yorumlamaları gerçeğe uygun değildir.
Mütevatir olmayan hadislerde “cennette erkeklere ikişer adet dünya hatunu verileceği” bildirilmiştir. Bundan kadınların aleyhine ve erkeklerin lehine bir sonuç çıkarmak mümkün değildir; çünkü bu da erkeklerin dünyada tattıkları ve arzuladıkları şeylerin kelimeleri kullanılarak- imrendirmek üzere- söylenmiş bir sözdür. Ayrıca kadın tek olmayı istiyorsa veya başka erke istiyorsa ona da bunlar verilecektir. Burada önmelki olan dünyadaki isteklerimiz ve yapımız ile cennetteki isteklerimiz, isteme kabiliyetimiz ve yapımızı birbirine karıştırmamaktır. Problem varsa işte bu karıştırma sebebiyle vardır.
Vakı’a suresinde huriler kastedilerek “..onları bambaşka bir yapıda yeniden yarattım…” (56/22,37) buyurulmuştur. Müfessirler bu hurilerin dünyada yaşlanmış ve buruşmuş olarak vefat eden kadınlar oldukların ifade etmişlerdir. Buna göre huriler de melek değil, insandır, dünyada yaşamış kadınlardır ve cennette sayılan erkeklerden daha fazladır.
Erkek
ve kadın
olarak Allah Tealanı has ve arif kulları cenne, köşk, kadın, yiyecek,
içecek,
bağ ve bahçe için istamezler, cenneti aşık oldukları Cemal-i İlahi
için,
özledikleri Habibiullah (s.a.) için isterler.
Kaynak:
Prof.Dr.Hayrettin Karaman’ın “İslam’da
Kadın ve Aile” isimli eserinin “Cennette Kadın” adlı yazısından özetle
alınmıştır.
Edison Cennete Girecek mi?
Bazı ilericiler, çağdaşlar, uygarlıkçılar tutturmuşlar, “Edison ampulü icat etti, daha nice icada imza attı, insanlığa faydası çoktur, böyle bir adamı Müslüman olmadığı için cennete sokmamak olur mu” gibi laflar ediyorlar.
Bilsinler
ki:
Edison’un varlık problemi, Tanrı, din konusundaki inanç ve görüşleri sadece İslâm’a değil, bütün dinlere aykırıdır. O, İslâm dinine göre de, Yahudiliğe göre de, Nasranîliğe göre de Cennete giremez.
Ampulü ve fonografı icat etmiş. Bunlar Cennete girebilmesi için yeterli değildir. Cennete iman ile girilir. Allah’a iman edecek, BÜTÜN Peygamberlere iman edecek, BÜTÜN ilahî kitaplara iman edecek. Bir kişi imanın temellerinden bir maddeyi kabul etmese yine cennete giremez. Din kitapları böyle söylüyor.
Şu
mantıksızlığa
bakınız:
Gayr-i müslimler Son Peygamber Hz. Muhammed’i yalanlıyor, “Sen Peygamber değilsin, yalancısın” diyor. Kur’ân’ı inkâr ediyor, Allah kelamı değildir, kul sözüdür diyor. İslâm dininin hak din olduğunu kabul etmiyor… Sonra da Müslümanlar, bunların Cennete giremeyeceklerini söyleyince dinsizler çok kızıyor, ateş püskürtüyor…
Öncelikle bir Müslüman olarak şu ayet-i kerimeleri iyi, ama çok iyi bilmemiz gerekmektedir:
“Şüphesiz,
ALLAH
katında din, İslâm’dır. Kitap
verilenler, kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki aşırılık
yüzünden,
ihtirastan dolayı ayrılığa düştüler. Kim ALLAH’ın ayetlerini inkâr
ederse,
şüphesiz ALLAH, hesabı çok çabuk görendir.”
(Âl-i İmran: 19)
“…Bugün
sizin dininizi
kemale erdirdim. (Dinin hükümlerini
ikmal ettim.) Üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak
İslâm’ı (verip
ondan) razı oldum, hoşnut oldum.
(Maide Sûresi: 3)
“Kim
İslâm’dan başka
bir din ararsa, bu ondan asla kabul
edilmeyecektir. Ve o kimse, ahirette de hüsrana, en büyük zarara
uğrayanlardan
olacaktır.”
(Âl-i İmran Suresi: 85)
Bazı kimseler “Cennet, Müslümanların tekelinde değil” diyorlar ki çok yanlıştır. Çünkü cennetin sahibi olan ALLAH Teâlâ: “Cennete girebilmek için mü’min olmak, yani ALLAH ve Resûlüne iman etmek gerekir.” buyuruyor. Bir yere kimin girip giremeyeceğine sadece o yerin sahibi karar verebilir. Başkası veremez.
Kimin cennete, kimin de cehenneme gideceğini Allah Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de beyan etmiştir. Hiçbir kimsenin Allah’ın rahmetini daraltmaya hakkı olmadığı gibi, mü’mine de kâfire de vermeğe hakkı yoktur.
Şu bir gerçek ki: Cennet kimsenin babasının mülkü değildir, Allah’ın mülküdür ve oraya dilediğini koyar.
Kimin cennete, kimin de cehenneme gideceğini Allah Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de beyan etmiştir. Cennete kimler girecektir? Kur’ân ve Sünnet bunu bildiriyor:
Cennete iman edenler girer. Allah’a, Peygamber’e, Kitabullah’a, hak dine iman edenler…
Cenab-ı
Hak şöyle
buyuruyor:
“Ey
Muhammed! Sen onlar
için ister istiğfar et, af dile;
ister istiğfar etme, af dileme! Bir şey değişmez, her ikisi de eşittir.
Onlar
için yetmiş kez istiğfar etsen de, af dilesen de, yani ne kadar çok
istiğfar
edersen et, ne kadar çok af dilersen dile, yine de ALLAH onları
kesinlikle
affetmeyecektir, bağışlamayacaktır. Bu, onların ALLAH ve Resûlünü inkâr
etmelerinden ötürüdür. ALLAH fâsıklar topluluğunu hidayete erdirmez.”
(Tevbe
sûresi:80)
Âyet-i
kerimeden açıkça
anlaşılan husus: ALLAH ve Resûlünü
inkâr eden kimselerin affedilme şanslarını tamamen yitirmiş
olduklarıdır.
O
(gayrımüslim)lerden
ölen hiçbir kimseye asla dua etme,
cenaze namazını kılma! (defin veya ziyaret için) kabrinin başında da
durma!
Çünkü onlar ALLAH’ı ve Resûlünü inkâr ile kâfir oldular ve onlar fasık
(adam)
lar olarak öldüler.
(Tevbe sûresi:84)
Kaynak:
1)Teolojik Bahisler: Sabataycılar Cennete Girecek mi?, Mehmet Şevket Eygi, Milli Gazete, 08.03.2007
2) Cennete girebilmek için Mü’min olmak, yani Allah ve Resûlüne iman etmek gerekir, Mehmet Talü, Milli Gazete, 10.03.2007
Müslüman olan eşler için Kur’an-ı Kerim şöyle diyor.
“Siz ve eşleriniz cennete girin orada ağırlanacaksınız.”
(Yasin, 55-57)
Bu ayetlerin beyan ettiği şey şudur. Eşlerin ikiside müslüman ise cennette birlikte olacaklardır.
Kaynak: Ahiretten Haber Var, Rauf Pehlivan, Motif Yayınları, Temmuz 2009
Huriler
Gözleri iri ve siyahı çok siyah, beyaz kısmı da çok beyaz olan, Cenâb-ı Allah’ın, cennetliklere vadetmiş olduğu güzel kızlardan her biridir.
(Duhan,51-54). < “Müttakilere kurtuluş, başarıya ulaşma, bahçeler, bağlar, göğüsleri tomurcuklanmış yaşıtlar ve dolu dolu kadehler vardır.”
(Nebe, 31-34) “Onlar koltuklara yaslanıp kurularak, birçok meyveler ve içecekler isterler. Ve yanlarında da bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş (utangaç bakışlı) yaşıt dilberler vardır.”
(Sâd,51, 52) “Biz ceylan gözlüleri defterleri sağdan verilenler için inşa etmişiz (yeniden yaratmışız)dır. Onları bâkire, eşlerine düşkün ve hepsini bir yaşta kılmışızdır.”
(Vâkıa, 35-38) Orada huyları güzel, yüzleri güzel kadınlar vardır”
(Rahmân, 70) style=”vertical-align: middle; text-align: justify; font-family: cambria;”>”Orada utangaç bakışlı öyle kadınlar vardır ki, bundan önce kendilerine ne bir insan ne de bir cin dokunmamıştır.”
(Rahmân, 56) “Ve sedeflerinde saklı inciler gibi iri siyah gözlü eşler”
(Vâkıa, 22, 23) Hadislerde Huriler
Cennet
ehlinden her birinin iki kadını vardır
ki, vücutlarının şeffaflığından baldır kemiklerinin ilikleri
etinin
üstünden görünür. Ehl-i Cennet arasında ne ihtilaf vardır ne de
düşmanlık;
gönüller sanki bir gönül, sabah akşam Allah’ı tesbih ederler” (1)
Ümmü
Seleme, Peygamber (s.a.s)’e bir gün,
-Ya
Rasûlüllah! dünyada ki kadınları mı, yoksa Cennetteki hûrîler mi daha
iyidir?
diye sorar.
Rasûlüllah (sav);
-Dünyadaki kadınların üstünlüğü, yüzün
astara üstünlüğü gibidir” diye cevap verir.
Ümmü Seleme;
-Niçin,
deyince
O, şöyle cevap verir;
-Dünyadaki kadınlar namaz kıldıkları, oruç
tuttukları
ve birçok ibadetlerde bulundukları için. (2)
Kaynaklar:
1) Buhârî
2) Tabarânî’den naklen;
Mevdûdî,
Tefhîmü’l-Kur’ân Terc., VI. 81
Kevser Havuzu
Havz büyük bir ikramdır. Allah Teâlâ bu ikramı peygamberimize tahsis etmiştir. Hadîsler havzııı vasfını belirtmiştir. Allah Teâlâ’dan ümidimiz dünyada havz hakkındaki bilgiyi, âhirette de onun tadını bize nasip etmesidir; zira havzumun sıfatlarından biri şudur: Havzdan içen bir kimse hiçbir zaman susamaz.
Enes (r.a) şöyle anlatıyor: Hz. Peygamber (s.a)
bir ara
uyukladıktan sonra tebessüm ederek başını kaldırdı.
Ashâb
-Ey Allah’ın Rasûlü! Neden güldün? diye sordu.
Hz. Peygamber
-Bana şimdi bir ayet indi dedikten sonra Kevser sûresini okuyup şöyle
dedi:
– Kevser’in ne olduğunu biliyor musunuz?
-Allah ve Rasülü daha iyi bilir.
– Kevser, bir nehirdir. Rabbim cennette onu bana va’detti. O nehrin
üzerinde çok hayır vardır. Onun yanında bir havuz var. Kıyamet gününde
ümmetim o havuzun başında toplanacaklar. O havuzun kapları gökteki
yıldızlar kadardır. (1)
Enes, Hz. Peygamberin şöyle buyurduğunu rivayet
eder:
Cennette yürüdüğüm bir anda gözüme bir nehir ilişti. Nehrin iki
kıyısına içi delikli inciden mâmûl kubbeler ser-pilmişti. Cebrail’e
dedim ki:
– Ey Cebrâil bu nedir?
– Bu, rabbinin sana verdiği kevserdir. Melek elini havuzun altına
vurdu. Çamurunun halis misk olduğunu gördüm. (2)
Yine Enes, Hz. Peygamberin şöyle buyurduğunu rivayet eder:
Havzumun iki tarafının arasındaki mesafe,
Medine ile
San’a (veya Medine ile Amman) arasındaki mesafe kadardır. (3)
İbn Ömer Kevser Sûresi inince Hz. Peygamberin (s.a) şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:
Kevser cennette bir nehirdir. İki tarafı altından
yapılmıştır. Suyu sütten daha beyaz, baldan daha tatlı ve miskten daha
güzel kokuludur. O su inci ve mercan kayaları üzerinde akar. (4)
Hz. Peygamberin âzadlısı Sevban b. Bücded, Hz. Peygamberin şöyle buyurduğunu rivayet eder:
Muhakkak ki benim havuzumun mesafesi Aden ile
Belka
arası kadardır. Havuzumun suyu sütten daha beyaz, baldan daha tatlıdır.
Havuzumun testileri gökteki yıldızlar kadardır. Kim ondan bir yudum
içerse, artık ebediyyen susamaz. Havza ilk varan muhacirlerin
fakirleridir. (5)
Bunun üzerine Hz. Ömer sordu:
– Ey Allah’ın Rasûlü! Onlar kimlerdir!
– Başları (yoksulluktan ötürü) tozlu toprakla elbiseleri pejmürde,
nimetler içerisinde olan kadınlarla evlenmeyen ve kendilerine baş olma
kapıları açılmayan kimselerdir.
Bu hadîsi işitince Ömer b. Abdülazîz şunları söyledi: ‘Yemin ederim, ben nimetler içerisinde beslenen kadınlarla evlendim. Abdülmelik’in kızı Fâtıma ile evlendim. Bana riyaset kapıları açıldı, (Öyleyse ben o havuza ilk varanlardan olamam). Ancak rabbim bana rahmet ederse o başka! Bundan sonra başım kirlenmedikçe ona yağ sürmem. Elbisem kirlenmedikçe yıkamam.
Ebû Zer diyor ki:
-Hz. Peygambere ‘Havuzun kabı nedir diye sordum, dedi ki:
-Muhammed’in nefsini kudret elinde tutana yemin olsun! Havzun kapları,
bulutsuz ve kapkaranlık gecede parlayan gökteki yıldızların sayısından
daha fazladır. O havuzdan içen bir kimse, ebediyyen susamaz. Havuzun
üzerinde son bulan, cennetten oraya iki musluk akar. Havuzun eni,
uzunluğu gibidir. Amman ile ile arasındaki mesafe kadardır. Suyu sütten
daha beyaz, baldan daha tatlıdır. (6)
Semûre, Hz. Peygamberin şöyle buyurduğunu rivayet
eder:
Her peygamberin bir havuzu vardır. Her peygamber havuzuna gelen
insanların fazlalığıyla iftihar eder. Ben, benim havuzumun onların en
kalabalığı olmasını umuyorum. (7)
İşte bu, Hz. Peygamber’in ümididir. Her kul havuza gidenlerin arasında olacağını ümit etmelidir. Mağrur olup da ümit etmesin. Çünkü hasadı uman, tohumu eker, yeri temizler, sular, sonra oturup Allah’tan ekini bitirmesini, kasırganın, dolunun ekine dokunmamasını niyaz eder. Nadas etmeyi veya tarlayı temizleyip sulamayı terkedip de Allah’tan ekin ve meyve bitirmesini uman bir kimseye gelince, bu kimse aldanmış ve kuruntuya kapılmış bir kimsedir. Bu kimse, Allah’ın fazlını ümit edenlerden değildir. İşte halkın çoğunun ümidi böyledir. Bu, ahmakların aldanışıdır. Aldanmak ve gafletten Allah’a sığınıyoruz; zira tedbir almadan Allah’ın fazlına aldanmak, dünya ile aldanmaktan daha tehlikelidir.
Ey insanlar! Allah’ın va’di gerçektir; sakın
dünya
hayatı sizi aldatmasın ve o aldatıcı (şeytan) Allah ile sizi aldatmasın!
(Fâtır/5)
Kaynak: İhya-ı Ulumiddin,
İmam-ı
Gazali, 4.Cilt1
1) Müslim
2) Tirmizî, (hasen olarak)
3) Müslim
4) Tirmizî, (hasen sahih olarak)
5) Tirmizî, (garîb olarak). Belka Şam diyarında bir beldenin adıdır.
6) Müslim
7) Tirmizî, (garîb olarak)
Sabataycılar Cennete Girecek mi?
MUSEVÎLİK DİNİNE GÖRE
Sahte Mesih İzmirli Sabatay Sevi’ye iman ettikleri, Musa dininden ve Tevrat’tan saptıkları için onlar kâfir olmuştur. Binaenaleyh Cennete giremezler.
HIRİSTİYANLIĞA
GÖRE
İsa Mesih’e inanmadıkları, Teslis inancına iman etmedikleri, İncil’i kutsal saymadıkları ve vaftiz edilmedikleri için onlar Allah’ın melekûtuna (cennete) giremeyecekler, ebedî mutluluğa nail olamayacaklardır.
İSLÂM
DİNİNE GÖRE
Onlar iki kimliklidir. İslâm mezhep, tarikat ve fırkaları içinde Sabataycılık diye bir grup yoktur. Onların Müslümanlığı samimî ve içten değildir, zâhirîdir (dış, yüzeysel), binaenaleyh onların imanı yoktur, dolayısıyla cennete giremeyecekler, kurtuluşa eremeyeceklerdir. Zaten onlar, dıştan biz de Müslümanız deseler bile, kendi aralarında Müslümanlara “Acı Soğan” derler.
KENDİLERİNE
GÖRE
Sabatay Sevi’ye iman etmeyen Yahudiler Cennete giremez. Hıristiyanlar zaten giremez. Müslümanlar ise hiç giremez. O halde Cennete kimler girecektir? Elbette Mesih’in mü’minleri olan Sabataycılar girecektir. Şu altı küsur milyarlık insanlık âleminde olsa olsa beş-altı milyon Sabataycı vardır. Koskoca Cennet onların olacaktır.
DİNLERARASI
DİYALOGÇULARA GÖRE
Sabataycılar da İbrahimîdir. Biz İbrahim diyoruz, onlar Abraham diyor. Onlar da ehlî cennet ve ehl-i necattır.
BAZI
REFORMCU VE YENİLİKÇİLERE GÖRE
Cennet
Müslümanların tekelinde değildir. Yahudiler, Hıristiyanlar, yıldızlara
tapanlar da cennete girecektir, bu arada tabiî Sabataycılar da…
Kaynak: Teolojik
Bahisler: Sabataycılar Cennete Girecek mi?, Mehmet
Şevket Eygi, Milli Gazete, 08.03.2007
Zebani
Cehenneme
gidenlerle meşgul olan melek, cehennemlikleri cehenneme atmaya memur
edilen melek, cehennem bekçisi. Çoğulu “zebâniyyûn”dur.
Cehennem bekçisi olan
zebânîler, azap melekleri diye tavsif edilmiştir.
Kur’ân-ı Kerîm diliyle zebânî, “Cehennem koruyucusu”dur.
Kelime açık olarak ve “ez-zebâniyye” şeklinde yalnız bir âyette (Alak, 18) geçmektedir.
Müddessir, 30. âyetinde zebânilerin sayısının 19 olduğu açıklanmış, onların melek olduğu özellikle belirtilmiştir.
Kur’ân-ı Kerîm’deki “zebânî” kelimesinin atıf şeklinde geçtiği âyet meâllerinin ilgili cümleleri şöyledir:
“Biz o ateşin bekçiliklerine meleklerden başkasını memur etmedik”
(Müddessir 31)
“Ey iman edenler, gerek kendilerinizi, gerek ailelerinizi öyle bir ateşten koruyun ki, onun yakacağı insanla taştır. O ateşin üzerinde iri gövdeli sert tabiatlı melekler vardır…”
(Tahrîm, 6)
“O küfredenler, ayrı ayrı bölükler halinde cehenneme sürüldü. Nihayet oraya geldikleri zaman onun kapıları açıldı. Cehennemin bekçileri onlara şöyle dedi…”
“(Zebânilere); Tutun onu da denilir, sürükleyerek cehennemin tâ ortasına götürün”
(Duhan, 47)
Kaynak: Zebani, Osman CİLACI, Şamil İslam Ansiklopedisi